By incorporating pedestrian and bike paths into its transportation strategy, Istanbul can build a physical and social infrastructure that optimizes the participation of all people, regardless of physical and mental disabilities.
Istanbul then would be not simply Europe’s largest and fastest growing city. It would be its model.

Tuesday, July 29, 2008

Why I Run the Beirut Marathon


The 6th annual Beirut Marathon will be Sunday, 30 November 2008. www.beirutmarathon.org

Why? My first reasons are the conventional ones: Beirut is beautiful, its culture excites the imagination, and the Marathon is an extraordinary way to tour the city.

The Beirut Marathon is also well-organized. Having run my first marathon in 2006 in Beirut, I ran my second marathon in Istanbul in 2007. For much of that race I appreciated anew the efficiency and excitement of the Beirut Marathon. Lebanon’s runners, both competitive and recreational, are fortunate that the Beirut Marathon enjoys broad community support, including private citizens, non-profit service organizations, corporations and government offices. The pre-race “Expo,” the closing celebration, and, most important, the course itself – scenery, onlookers and provisions – combine to make the Beirut Marathon a great event.

Furthermore, the Beirut Marathon Association (BMA) works not only to organize this annual event. It also offers training programs and running events around the year, enticing people to pick up running – anywhere, any time. This is a worthy cause. Running is an expression of hope and determination – it is challenging, it feels good, it contributes to good health. The BMA translates these attributes to a social level; its programs are collective expressions of hope and determination for the future.

Running a marathon is a long-term project, and the training gives you time each day to breathe deeply, to move exactly as you care to. This is one hour during which you know pretty much what will happen: there is a goal, you work toward the goal, you meet the goal. It’s simple, predictable.

Running is an escape from the daily grind – a time to disrupt the status quo with movement that counters the dominant rhythm of the street. You – either alone or within a group – set your own pace, you move around those walking, sitting or driving.

You run, hitting your stride. You breathe – deeply. You realize that the most important moment is right now. The most important thing is to keep running, to keep breathing – deeply. Immersed in the now, you easily lose perspective, trusting that the world will yield to your stride. The streets are yours. By extension, the city is yours.

And you begin to see the world, your city, your life, in a new light. New light, new possibilities.

Once your imagination takes over from the relentless monotony of hitting the pavement, one foot at a time, the run is no longer just about the now. It’s about the future. A future that is subtly but substantively different from what you had been expecting just moments before you began running.

An alternative sense of the future: this is the thrill of running. Is it just the endorphins, those chemicals the body releases when it realizes it must keep working? Does it matter? Running builds confidence – both in the future itself and in the ability to meet the challenges of the future.

Perhaps the best reason for running the Beirut Marathon is that, in my experience, training is more energetic, no matter where I am, if I know I’ll run in Beirut. Because Beirut, endlessly considering the alternatives, still excites the imagination. There is no better place to be – especially if the streets are crowded with runners – absorbed in the now for the sake of the future.

(This article original published in Running Middle East, June 2008)

Tuesday, July 15, 2008

Kasımpaşa’dan Okmeydanı’na, Eyüp’ten Tophane’ye

Dün sabah 6.30da Kasımpaşa’da Ömer Hayyam Sokağı’nda koşmaya başladım. Piyale Paşa Bulvarını tırmanıp Okmeydanı Kavşağını gectim, Kağıthane Caddesinden inerek Kağıthane Deresine gittim. Haritaya bakarken bu isimler bana çok güzel geliyor. Mehmet Ali Özdemir’in dediği gibi haritayı okuyunca orada ne var ne yok hayal ederim.
http://www.todayszaman.com/tz-web/detaylar.do?load=detay&link=147508&bolum=132

Maalesef İstanbul’un gerçeği kimi zaman üzücü, ama ben yine de şehir içinde koşmayı seviyorum. Piyale Paşa Bulvarı diye bir yol var; muhteşem olması lazım. Piyale Paşa Camii 1573 yılında yapılmıştır ve bu cami ve büyük bahçesi gercekten çok güzeldir. (Piyale Paşa 1. Süleyman’ın ve 2. Selim’in Kaptan-ı Deryası idi. Mimar Sinan’ın başlattığı tek kubbeli cami biçiminden ayrılan bu caminin altı tane kubbesi var. Bursa’daki Ulu Cami’nin biçimi ile benzerlikleri var. İstanbul için farklı bir şey!)

Neyse. Piyale Paşa Camii ile Feriköy Mezarlığı hariç, bu bulvar aslında çirkin. Mamafih, bulvarın yanında küçük bir asfalt yol var; erken çıkarsan orada rahat koşabilirsin. (Saat 7.00den sonra trafik yoğunlaşıyor, zehirli dumanlar havayı bozuyor. Dikkat et!

Sonra Okmeydanı Kavşağını geçtim. Eskiden Okmeydanı ok talimlerine mahsus bir sahaymış! Düşünebiliyor musun?

Oradan Kağıthane Caddesini inerek Kağıthane Deresine vardım. Cihangir’e geri dönmek için Halic’in kuzey kıyısını izlemeyi planlamıştım, ama betondan yaya kaldırımı ayaklarıma sert geldi; ayrıca, Halic’in kuzey kıyısında yürüyenlere karşı bir sürü engelin bulunduğunu biliyordum. O yüzden planladığım parkurdan vazgeçip Santral İstanbul’a doğru koştum.

Santral İstanbul’da yeni bir park yeri gördüm ve üzüldüm. Ama buranın çimenliği ile çınar ağaçları gerçekten çok güzel. Rahatladım. Temiz havayı derin derin içime çektim.

Eyüp tarafına geçtim, Silahtarağa Caddesinden inmeye başladım. Belediye Halic’in yanındaki arazileri temizliyor, güzel yaya yolları yapıyor. Maalesef, belediye nedense betonu çok seviyor. Belediye bu yeni yaya parkurunda neden asfalt veya toprak kullanmıyor? Asfalt daha mı pahalı? Bir gazete manşeti düşündüm:

“İstanbul Belediyesinin Betonları Koşucuları Sakatlıyor!”

En sonunda, Eyüpsultan’a yaklaşırken su kenarındaki asfalt yaya yoluna geri geldim ve tekrar rahatladım. İstanbul’un merkezindeki en güzel parkur burası olabilir: uzun, geniş ve düz. Eyüp ile Unkapanı arasında düşünmeden, trafiğine dikkat etmeden istediğin gibi koşabiliyorsun. Güzel İstanbul.

Kasımpaşa’dan Santral İstanbul’a, Eyüp’ten Cihangir’e koşmak 1 saat 45 dakikadan fazla sürüyor. Aşağı yukarı 18 km olabilir.

Tuesday, July 8, 2008

Nike Human Race, 10-k, İstanbul, 31 Ağustos 2008

Get ready for the Sunday evening 10-k race across the Bosphorus Bridge: http://nikeplus.nike.com/nikeplus/humanrace/index.jsp

See the guidelines for training in summer heat at the link below:
http://www.todayszaman.com/tz-web/detaylar.do?load=detay&link=146870&bolum=132

Nike “Human Race” İstanbul dahil dünyada 24 kentte 31 Ağustos’ta olacak. Koşu yarışmalarının çoğu sabah saatlerinde olurken bu yarışma bir Pazar akşamı saat 20.00de başlayacak. Koşucular, Beylerbey’den başlayıp Boğaz Köprüsü’nü geçecekler, ve 10 kilometrelik parkurunu Kuruçeşme’de bitirecekler. Açık hava sahnesinde Kenan Doğulu konser verecek.

Yarışmaya kayıt olmak için:

http://nikeplus.nike.com/nikeplus/humanrace/index.jsp

10 kilometrelik bir yarışmasına daha once katılmadıysanız, hala vakit var yeterli antrenman yapmak için. Mesela, bu gün, 8 Temmuz, yarım saat içinde üç kilometre yürüyebilirseniz, ve her hafta bir kilometre daha eklerseniz, yedi hafta sonra 31 Ağustos’ta tam 10 km parkurunu bitirebileceksiniz.

Antrenmana başlamak için, bu hafta dört gün yarım saat yürüyünüz, ve ikinci haftada üç gün 35 dakika yürüyünüz, dördüncü yürüyüşte 40 dakikaya uzatınız. Sonraki hafta üç yürüyüş 40 dakika sürecek; dördüncüsü 50 dakika sürecek.

Sıcaklıktan kendinizi korunuz: sabah saat 8.00den once veya akşam saat 18.30dan sonra spor yapınız. Yeterli su içiniz:

  • 500 ml su spordan once,
  • spor yaparken her saat 500-1000 ml su,
  • ve bitirdikten sonra 500 ml su içiniz.

Dikkat: Yürürken kendinizi zayıf hissediyorsanız, veya başın ağrıyorsa, veya sıcaklıktan başka sıkıntılarınız varsa, serin bir yerde dinleniniz.

Friday, July 4, 2008

New Course for 30th Istanbul Eurasia Marathon


The anticipated course for the 26 October marathon will start, as usual, on the Asian side and cross the Atatürk Bosphorus Bridge before heading down to the Dolmabahçe Palace on the European side. After heading up the Golden Horn as far as Eyüp, the course will pass under the Aqueduct of Valens as it crosses over to the Marmara Sea. The race will end at the Hippodrome, one of the oldest race venues in the world, in front of the Blue Mosque and Hagia Sophia in Istanbul’s Sultanahmet District.

Many thanks to Can Korkmazoğlu for sharing this map of the anticipated 2008 course. For more about Can and his dedication to the Istanbul Marathon, follow the link below:

http://www.todayszaman.com/tz-web/detaylar.do?load=detay&link=144328&bolum=132

İstanbul 30. Avrasya Maratonu’nun Yeni Parkuru


26 Ekim 2008 tarihinde İstanbul’da maratoncular yeni bir parkuru izleyecekler. Onbir yıldan beri ilk defa olarak Avrasya Maratonu’nun parkuru değiştirilir. Her zamanki gibi maratoncular Atatürk Köprüsüyle Boğaz’ı geçecekler; Dolmabahçe Sarayı’nı geçtikten sonra Haliç boyunca Eyüp’e kadar koşacaklar. Su kemerinin altından geçen yarışçılar Marmara Deniz kenarına koşacaklar. Sarayburnu’ndan ve Gülhane Parkı’ndan geçip parkuruyu dünyanın en eski yarışma mekanlarından birisi olan Hipodrom’da bitirecekler.

Avrasya Maratonu Dış İlişkiler Koordinatör Can Korkmazoğlu’nun sayesinde sizinle muhtemel yeni parkurunun haritasını paylaşabilirim. Can Bey ile onun İstanbul Maratonu için çabaları hakkında okumak isterseniz, lütfen linki tıklayınız:

http://www.todayszaman.com/tz-web/detaylar.do?load=detay&link=144328&bolum=132

Wednesday, June 25, 2008

Side'de koşalım mı?

Bence Cihangir Koşucular Side’de koşmaya çok sevinirler. Ya Eylül’de ya da Ekim’de şahane olacak. Deniz kıyısında ve Sorgun Ormanı’nda yürüyüp koşabiliriz.


Sabah yürüşünden sonra alıştığımız gibi uzun ve güzel kahvaltı yapabiliıiz Metin Abi’nin Doğa Pansiyonu’nda (www.sidedoga.com).

Metin Aktaş ilk kaıiyerini Giresun Spor’da futbolcu olarak başlamıştı ve futbolu bıraktıktan sonra 1985 yılında Side’de yerleşmiş. Metin’in Side’ye geldi geleli köy çok büyümüş ve eski tadını kayb etmiş. Şimdi Metin’le arkadaşlar Side’yi hoş duruma geri getirmeye çalışıyorlar. Biraz daha okumak isterseniz, lütfen tıklayın . . .

www.sorgun.org

http://www.todayszaman.com/tz-web/detaylar.do?load=detay&link=145603&bolum=132









Akşamlar ise Harun Friese’nin limana bakan Apollonik kahvesi mükemmel bir yer okumak ve sohbet etmek için. DJ olarak Harun harika müzik arşivinden güzel parçalar paylaşıyor.








1970 yıllarında Harun’un babası heykeltıraş Dietmar, Apollonik kahvesini inşaat yapmış ve en son yıllarda Side Arkeoloji Müzesi’nde atik heykelleri restore etmiş. Herakles’in, Üç Güzeller’in ve Dionysus’un heykelleri gibi antik eserler üzerinde çalışmış.


Kahvede Dietmar Babanın yaptığı Dionysus heykelinin kopyası artık duvarda asılıyor.


1960 yılların başında Dietmar Baba ile eşi Fatma Hanım ve üç çoçuklurla Side’ye taşınmışlar. O zamanda Side’de sadece birkaç sanatçı ile köylü vardı. Dietmar’ın yaptığı kuklalar ile köylüler için gösteri yaparmışy İblis diye şahsiyet sahne’ye çıkınca halk korkup kapıya koşlarmış.


Friday, April 11, 2008

From Cihangir to the Stable Gate (Ahır Kapı)

Nisan ayında. bir Pazar sabahı Ahır Kapı ile Kumkapı arasında dolaştık. Sokollu Mehmet Paşa Camii ve Küçük Aya Sofya Camiini gezdik.

Konstantin’in surları da var orada, bile de saklanmış bir kilise (surların içinde) gördük. Eski sarayın eserleri de var.


Çoğu zaman gibi genç arkadaşlara rastlandık.

Kadırga Limanı'nda kahvaltı yapıktan sonra biraz dolaşıp yavaş yavaş birbiımizden ayrıldık . . .




Friday, April 4, 2008

This Sunday, from City Walls to Sultanahmet

Sevgili arkadaşlar!

Bu Pazar yürüyüşümüz Ayvansaray’dan Kariye’ye kadar Şehrin Surlarını izleyecek, sonra Fatih’ten geçerken Kariye’den Sultanahmet’e yürüyeceğiz. İsterseniz Vefa’da mahallenin ünlü bozasını içelim!!

Pazar sabahı saat 8.00de Sıraselvileı’deki Dia süper bakkalının önünde buluşalıp tam 8.15te yürümeye başlayacağız. Saat 8.45te Karaköy’den vapur kalkacak, 9.17de Ayvansaray’a varacak. Geç kalırsanız Ayvansaray’da grubu yakalayabileceksiniz!! (benim numaram 539 304 49 44).

Sunday’s walk will follow the City Walls from Ayvansaray to Kariye and then head toward Sultanahmet by way of Fatih. Perhaps we’ll stop for boza at the Vefa Bozacisi!! We’ll meet at 8:00am in front of the Dia on Siraselviler. We’ll start walking at 8:15 sharp in order to get to Karakoy on time. Boat leaves Karakoy at 8:45, arrives Ayvansaray at 9:17. Those preferring to get a later start could take a taxi or bus to Ayvansaray and join the group as we begin our walk along the City Walls. My number is 539 304 49 44.

Dünkü haberini gördünüz mü? Cihangir Koşu Grubu hakkında Damaris Kremida Turkish Daily News’ta bir makalle yazdı. “An international ‘foot power’ group made in Cihangir”
http://www.turkishdailynews.com.tr/article.php?enewsid=100808

Görüşürüz!

Olimpiyat Meşale Koşusu, İstanbul, 3 Nisan 2008
























Saturday, March 15, 2008

Galata'da Sporcular, 8 Mart 2008






















Güneş batışına üzereyken sporcular biraz dinlenip karşıdaki akşam eğlencelere hazırlanmışlar.

Thursday, March 13, 2008

Antalya Maratonu, 2 Mart 2008


Tam maratonun başlangıcında Yeter Günal (#434) önderlerin arasındaydı, ve 2 saat 50 dakika sonra 42,195 kilometrelik yarışı bitirdi. Kadınların tam maratonunun ikinci yerini kazandı. Demek ki tam ve yarım maratonlarda yurt dışından gelen en hızlı yarışçıların arasında tek kişi Türkiye’nin adına koşup yendi, ve o Türk kahramanı bayandır.




İstanbul Masterler Atletizm Kulübü’ne katılan Nejat Hümmet 50 ile 54 yaş arasındaki erkeklerin birinci yerini kazandı. 21,1 kilometrelik mesafeyi 1:20:34 içinde bitirdi.

Buşru Yalcinoz üç Adım Adım’lı arkadaşlarıyla takım maratonunda yarıştı ve 10 kilometrelik parçasını 65 dakika içinde koştu.

İki Cihangirli arkadaşımız Alp Ergüç ile Çiğdem Özcan ve Asya tarafında oturan Özalp Çakırlı 10-km yarışına katıldılar.

Özalp bir ödül kazanmış gibi çok mutlu ve kibirli göründü

Halk koşusu ise çocuklar hızlı başladılar

Ve daha yaşlılar yürüyerek başladılar.