By incorporating pedestrian and bike paths into its transportation strategy, Istanbul can build a physical and social infrastructure that optimizes the participation of all people, regardless of physical and mental disabilities.
Istanbul then would be not simply Europe’s largest and fastest growing city. It would be its model.

Tuesday, July 15, 2008

Kasımpaşa’dan Okmeydanı’na, Eyüp’ten Tophane’ye

Dün sabah 6.30da Kasımpaşa’da Ömer Hayyam Sokağı’nda koşmaya başladım. Piyale Paşa Bulvarını tırmanıp Okmeydanı Kavşağını gectim, Kağıthane Caddesinden inerek Kağıthane Deresine gittim. Haritaya bakarken bu isimler bana çok güzel geliyor. Mehmet Ali Özdemir’in dediği gibi haritayı okuyunca orada ne var ne yok hayal ederim.
http://www.todayszaman.com/tz-web/detaylar.do?load=detay&link=147508&bolum=132

Maalesef İstanbul’un gerçeği kimi zaman üzücü, ama ben yine de şehir içinde koşmayı seviyorum. Piyale Paşa Bulvarı diye bir yol var; muhteşem olması lazım. Piyale Paşa Camii 1573 yılında yapılmıştır ve bu cami ve büyük bahçesi gercekten çok güzeldir. (Piyale Paşa 1. Süleyman’ın ve 2. Selim’in Kaptan-ı Deryası idi. Mimar Sinan’ın başlattığı tek kubbeli cami biçiminden ayrılan bu caminin altı tane kubbesi var. Bursa’daki Ulu Cami’nin biçimi ile benzerlikleri var. İstanbul için farklı bir şey!)

Neyse. Piyale Paşa Camii ile Feriköy Mezarlığı hariç, bu bulvar aslında çirkin. Mamafih, bulvarın yanında küçük bir asfalt yol var; erken çıkarsan orada rahat koşabilirsin. (Saat 7.00den sonra trafik yoğunlaşıyor, zehirli dumanlar havayı bozuyor. Dikkat et!

Sonra Okmeydanı Kavşağını geçtim. Eskiden Okmeydanı ok talimlerine mahsus bir sahaymış! Düşünebiliyor musun?

Oradan Kağıthane Caddesini inerek Kağıthane Deresine vardım. Cihangir’e geri dönmek için Halic’in kuzey kıyısını izlemeyi planlamıştım, ama betondan yaya kaldırımı ayaklarıma sert geldi; ayrıca, Halic’in kuzey kıyısında yürüyenlere karşı bir sürü engelin bulunduğunu biliyordum. O yüzden planladığım parkurdan vazgeçip Santral İstanbul’a doğru koştum.

Santral İstanbul’da yeni bir park yeri gördüm ve üzüldüm. Ama buranın çimenliği ile çınar ağaçları gerçekten çok güzel. Rahatladım. Temiz havayı derin derin içime çektim.

Eyüp tarafına geçtim, Silahtarağa Caddesinden inmeye başladım. Belediye Halic’in yanındaki arazileri temizliyor, güzel yaya yolları yapıyor. Maalesef, belediye nedense betonu çok seviyor. Belediye bu yeni yaya parkurunda neden asfalt veya toprak kullanmıyor? Asfalt daha mı pahalı? Bir gazete manşeti düşündüm:

“İstanbul Belediyesinin Betonları Koşucuları Sakatlıyor!”

En sonunda, Eyüpsultan’a yaklaşırken su kenarındaki asfalt yaya yoluna geri geldim ve tekrar rahatladım. İstanbul’un merkezindeki en güzel parkur burası olabilir: uzun, geniş ve düz. Eyüp ile Unkapanı arasında düşünmeden, trafiğine dikkat etmeden istediğin gibi koşabiliyorsun. Güzel İstanbul.

Kasımpaşa’dan Santral İstanbul’a, Eyüp’ten Cihangir’e koşmak 1 saat 45 dakikadan fazla sürüyor. Aşağı yukarı 18 km olabilir.

No comments: